“Bir erkeğin bu hayatta yüzleşmesi gereken şeyler vardır…
Fakat bir alfa-omega, yapısı gereği çabuk güvenir.
Bunun sebebi, yetiştirilişindeki kusursuzluk ve aile hayatındaki güven prensibidir.
Yapacağınız en zor olay, her söylenene inanmamaktır.
İleride açıklayacağım olaylardan sonra, ”alfa olma ödevleri”, ”kendi saha raporlarım”, ”kendi değişimimde yaşadıklarım”, ”dişilerden aldığım tepkiler: öncesi ve sonrası”, ”erkeklerden aldığım tepkiler: öncesi ve sonrası” gibi eğlenceli konulara değineceğim.
Bilinçaltınızın verdiğimden haberiniz dahi olmadığı bilgileri özümsemesi zaman alır.
Ben hepsini bir gecede yazsam, yine en sadık yariniz sağ eliniz olacaktı.
Ki, daha anlatılacak çok ve zevkli olaylar ; verilecek ödevler, karşılıklı yapılacak çalışmalar var.
Yarından sonraki gün, ilk ödeviniz gelecek.
Ben size ”1 haftada am sikeceksiniz ov yeaaaa” deseydim, saçma olurdu.
Am basit ve sıkıcıdır beyler ; asıl eğlencenin hayat olduğunu ve dişilerin pastanın üzerindeki çilek olduğunu göreceksiniz, yavaş yavaş da görmeye başladınız.
Sabırsızlanmayın ; bu bir süreçtir ve katlanılması gerekilen bir yol elbette var.
”Everyone wants happiness, no one wants pain ; but you can’t make a rainbow, without a little rain” felsefesini bana kazandıran dişime de buradan selam olsun!”
Bir sonraki diziye geçmek için tıklayın!
Bu sayfa da ilerde deginecegim dedigin seyleri deginmedin hatirlatmak istedim
Iyi ki söyledin amk, belki geri gelip 4 sene öncesine bakar 😀
Güldürdün
vay be güzel felsefeymiş
bazen bir şey size devam et der şartlar ne kadar kötü olursa olsun ben de o sesi dinliyorum
Burada saflığımızı bırakmamız gerektiğine değinmiş
hiç bir şey doğru değildir her şey mübahtır
hayatındaki her şeyi sorgula, tekrardan tanımla…
Birkaç birşey yazmak istiyorum bunu neden bu sayfaya yazıyorum bilmiyorum ama belkide katlanılması gerekilen yolun, acının ve cefanın neden gerekli olduğunu kendimce anlatma gereği duyduğum içindir. Sonuna kadar okuyun size yeni bir perspektif kazandıracağından eminim.
İnsan hayatta birçok sıkıntı ve cefa ile karşılaşır. Ama insanların genelde kaçırdıkları şeyler vardır genelde olayın özünü anlamazlar bu da üzüntüyle mızmılanmayla ve durumlardan şikayet etmeyle sonuçlanır. Her musibet her bela Allahın bilgisi dahilinde gerçekleşir ve herbirinin bir amacı vardır kimse boş yere acı ve cefaya maruz kalmaz her musibetin her fitnenin ve her belanın mutlaka bir amacı ve bir hedefi vardır.
Fitne toplum tabirinin aksine ateşe atmak demektir.
Allah insanı ateşe atar fakat bu amaçsız bir ateşe atma değil amacı belli hedefi belli bir ateşe atmadır. Allah insanı ateşe atıyor fakat bu ateşe atmak dedigimiz fiziki ateşe atma değil çeşitli sıkıntılara belalara yıprantılara acılara maruz bırakmak demek. İşte bunun bir amacı var.
Mesela bir madeni ilk çıkardığımızda onu ateşe atıp eritiriz bunu yapmamızdaki amaç nedir ?
Bir altını ateşe atıp eritmemizin birinci amacı altının içindeki altın olmayan maddeleri(taş toptak bakır v.s), cürufları dışarı atmak yani altını altın olmayan maddelerden arındırıp temizlemektir. Bu şekilde saf altın elde etmektir.
İşte Allahın da insana verdigi musibetlerin ve acıların, ızdırapların amacı yani Allahın insanı ateşe atmasındaki amacı insanı daha değerli hale getirmek, insanın içerisindeki cürufların kenara atılmasını insanın onlardan temizlenmesini sağlamaktır. Bu, rabbimizin merhameti ve değerlendirebilene, büyük nimetidir.
İnsan nankör, zalim, cimri, zayıf, ümidi kırık, aciz, aceleci, hırslı, sabırsız, tahammülsüz, huysuz, şevhet perest, bilgisiz bir varlık. Kuranda insana fıtrat olarak bu cürufların verildiğinden bahsedilir.
İnsan çok değerli bir varlık olmasına rağmen içerisindeki bu cüruflar onu hasta ve değersiz kılar. Bunlar fıtrattan gelip insanın içinde bulunan cüruflardır. İnsanın aşağılık olmaktan kurtulup arınması ve değerli hale gelmesi için bu cüruflardan temizlenmesi gerekir.
İşte bu cüruflar belayla, fitneyle temizlenir!
Bunlara sabır, direnç göstermekle, bunları Allahtan bilip aynı Musa peygamber gibi “bunu sen benim yararıma yaptın bunu benim başıma onun için verdin ben bunlara direnecegim ben bunların hakkından geleceğim” deyip üstüne üstüne gitmekle temizlenir. İnsan bu şekilde arınır ve sağlamlaşır. Çünkü tüm bu fıtrattan gelen cüruflar bu sayede tersine döner.
Zalimlik merhamete döner, cimrilik cömertliğe döner, zayıflık güce döner, ümitsizlik umuda döner, acizlik kuvvete döner, acelecilik teenniye döner, hırs azime döner, sabırsızlık sabıra döner, şevhet perestlik iradeli olmaya, bilgisizlik hakikatleri görebilmeye döner.
Tüm peygamberleri peygamber yapan şey başlarına gelen bela ve fitnelerdir.
Yani eğerki peygamberler bu bela ve fitnelerden geçmemiş olsalardı arınmamış olsalardı peygamber olamazlardı.
Akıl sahibi bir insanın başına gelen fitneler insanı sıradan insanlıktan üstün bir insanlığa taşır.
Nede olsa kuyuya atılmadan, kervana katılmadan, köle diye satılmadan mısıra sultan olunmaz.
Dediklerimi şu ayetler çok güzel bir şekilde açıklıyor:
Bakara suresi 124
-“Ve hani rabbi İbrahim’i bir takım kelimeler/ yaralar, sıkıntılar ile sınamış. O da onları tam olarak yerine getirmişti. Rabbi “ben seni insanlara önder yapanım” demişti.”
Yani liderlik tepeden inme olmuyor. Acı bela ve fitneyle arınmakla, olgunlaşmakla oluyor.
Sad suresi 24
“Ve Davud bizim kendisini bir takım sıkıntılarla imtihan ederek arı-duru hale getirdiğimize olgunlaştırdığımıza kesin kanaat getirdi ve anladı”
Sad suresi 34-35
“Andolsun ki biz Süleyman’ı da çeşitli badirelerden, sıkıntılardan geçirerek saflaştırmıştık/olgunlaştırmıştık. Ve tahtının üzerine bir ceset bırakmıştık.(yani öyle büyük sıkıntılardan geçmiş ki yaşayan ölü bir haldeymiş)
Sad suresi 41
“Kulumuz Eyyüb’u hatırla! Bir zaman o Rabbine seslenmişti: “Şeytan bana acı ve dert tasa sıkıntı dokundurdu.””
(Gerek kendi düşüncesizliğinden gerek bir iş ortağı yüzünden çok iyi bir tüccar mal mülk sahibiyken hepsini kaybetmiş. Sonradan da o musibetlerden o felaketlerden sonra tecrübelenmiş ve baharat ticareti yapmak suretiyle hepsine fark atacak düzeyde yeniden mala mülke evlada kavuşmuş.)
Neyse ben anlatacaklarımı anlattım burdan sonrasını TCMA bitirsin ben gidiyorum.
Herkes mutluluk ister, kimse acı istemez ama küçük bir yağmur olmadan gök kuşağı yapamazsın. Requiescat in pace
Bu sayfaya geldim. Gerçekten bazı şeylerin farkına varalı çok olmadı. Ama hala üzerimden atmam gereken bazı şeyler var. Hala burada benim ilerlediğim yolda olan birilerini görmek bana o kadar moral veriyor ki. Nerdesiniz ne yapıyorsunuz bilmiyorum ama kardeşim dediklerinde haklısın. Acımız ne kadar büyük olursa ne kazandığımızı, uğruna nelerden vazgeçtiğimizi bir çok kez anlarız.
O yüzden dostlar bu yazdıklarımı hala okuyan varsa şunları söylemek istiyorum;
Hayat gerçekten çok basit. Hayallerinizden, arzularınızdan, kişiliğinizden asla ama asla gereksiz şeyler için vazgeçmeyin.
TCMA’nın dediği gibi,
Biz kazanacağız, ama bu iş bitmeye çok uzak.
Ait olduğumuz yere döneceğiz…
İnsan yer yer içini dökmeye korkuyor, hastalık gösteririm diyor ama bu yorum biraz farklı. Oturup kitap gibi baştan baştan okunacak bir şey yazmışsın.
Benim bu anlattıklarının incelikleri hariç çekirdek fikrini anlayabilmem 19 yılımı aldı. Onu bile kendi gücümle başaramadım. İmtihanlarıma dayanamaz hale geldim, kendimi bir odaya kapatıp başım ellerim arasında Allah’tan cevap istedim. O anda o zamana kadar yaşadıklarım birbirinin devamı olan bölümler gibi art arda eklendi ve büyük bir senaryo gibi gittiği son tahmin edilebilir olan bir serüvene dönüştü. Ve tahmin edilebilir sonuç da kendimi ve hayatımı adadığım hizmetlerdi.
Tabii bir şeyi bilmek yetmiyor. Bilinçaltı ve bilinç kuvvetlendikten sonra üst bilişi de eğitmek lazım. İnsan bildiği her şeyi kullanamaz, öyle olsaydı her konudan bir soru çözüp en iyi üniversiteye giderdik. Hal böyle olunca insan zora düştüğünde, kriz anlarında bildiği her şeyi unutup yine hiçbir şey öğrenmemiş gibi acemice davranıyor. Konuştuğun kızın sana yaptığı taktikleri okumana rağmen bile bile koşmaya devam etmen gibi. Üzerindeki imtihanın farkındasın ama acının etkisiyle yine de sövesin geliyor. Burada şeytan faktörü devreye giriyor. Ki zannımca şeytan bir yaratık değil, tanrı tarafından içimize yerleştirilmiş hastalıklı duyguların somut ve tek sözcükle ifade edilebilir bir tezahürü. Bu hastalıklı duyguların etkisini azaltmak için her türlü durumda her şeye en tepeden bakıp denetleyecek bir üst biliş geliştirmemiz gerekiyor.
Bu güzel yorumun için teşekkürler.